Çocuk gelişimi ve eğitiminde üzerinde en çok durulan konulardan birisi de paylaşma davranışıdır. Bazı anne-babalar çocuklarının paylaşma davranışı konusunda yetersiz olmasından şikayet ederler. Çocukların misafir çocularıyla kendilerine ait oyuncakları paylaşmaması, kardeşler arasında bu konuda yaşanan sorunlar, okul ve kreşlerden gelen paylaşım konusundaki üzücü bilgiler anne-babaları tedirgin eder. Bu konuda anne-babaların iyi niyetli çabalarının çocuklar tarafından cevapsız bırakılması tedirginliğin artmasına neden olur.

 Her davranışın altında onu tetikleyen duygu ve düşünceler vardır. İstenmeyen bir davranışın doğru bir şekilde analiz edilmeden istendik bir davranışla yer değiştirilmesi beklenemez. Bu anlamda paylaşmama davranışı yerine çocukta paylaşma davranışının yerleştirilmesi için çocuğun düşüncelerinin, duygularının ve ruhsal dünyasının iyi analiz edilmesi; daha sonra doğru ve yerinde müdahaleler yapılması çok önemlidir.

Özellikle ailenin ilk çocuğu olmak üzere tüm çocuklar belli bir yaşa kadar biricik olduğunu düşünür. Çevrelerindeki herşeye ulaşabilecekleri ve sahip olabilecekleri temel yanılgısı her çocuğun dünyasında yer alır. Yaşamın ve özellikle ailenin merkezinde onlar vardır ve diğer bireyler onlara göre şekillenen kişilerdir. Çevredeki nesneler de kendilerinin her zaman ellerinin altında olan, onlara ait birer objedir. Çocuk kendisine ait bu nesneleri birer kontrol mekanizması aracı olarak da düşünür.

Bununla birlikte paylaşma duygusu konusunda yetersiz bireylerin sosyal yaşamda bu konuda sorunlar yaşaması her zaman olasıdır. Başkalarına karşı duyulan sevgi, saygı, merhamet, şefkat, anlayış, değerlilik vb. duygular paylaşma davranışını etkileyen önemli duygular arasında yer alır. Çocukların gelişiminde bu duygularda oluşan aksaklıklar birçok gelişim alanında olduğu gibi paylaşma davranışında da sorunlara neden olabilir.

Çocuğun çevresinde var olan rol model kişilerin paylaşım konusundaki tutum, yaklaşım ve davranışları da bu konuda en belirleyici faktörlerden birisidir. Çocukların en azından belli bir yaşa kadar gördüğünü uygulayan bireyler olduğu düşünülürse bu faktörün çocuk gelişimi ve eğitimindeki önemi daha belirgin bir hal alır. Özellikle anne-babaların gözleyen çocukların önünde paylaşım içeren davranış ve tutumlar sergilemesi çok değerli olacaktır.

Paylaşım olgusu doğuştan gelen kalıtsal bir olgu değildir. Paylaşım davranışı çocuklara öğretilebilecek ve gelişim sürecinde kazandırılabilecek bir davranıştır. Bu eğitim ve öğretim süreci tahmin edilenden çok daha erken dönemlerde başlar. Özellikle annelerin ve bakıcı olan diğer bireylerin henüz bebek olan bir çocukla paylaşıma dair görünürde basit ama aslında çok değerli oyunlar oynamasıyla başlayan bu süreç uzun yıllar devam eder.

Bebek ve çocuklar anne-babalarının göz bebekleridir ve her şey onlar içindir. Masum gibi gözüken bu bakış açısı dengelenmez ise bir çok risk faktörünü de beraberinde getirir. Her istediği karşılanan, bir dediği iki edilmeyen, sınırsız imkanlar sunulan çocukların zamanla doyumsuz, sınır tanımaz, paylaşımdan uzak ve narsistik yaklaşımlar sergilediği gözlenebilir. Çocuk ilk yıllardan itibaren, almakla birlikte vermeye teşvik edilmeli, alması ve tutması alkışlandığı gibi vermesi ve paylaşması da alkışanmalıdır.

Çocuk boğazından geçecek bir gıdayı, anne-babayı, kendisine sunulan ilgi ve sevgiyi, herhangi bir nesneyi, oyuncağını doğru zaman ve koşullarda paylaşmaya teşvik edilmeli ve bu konuda dengeli ödüllendirilmelidir. Bir sana bir bana ya da bir sana bir kardeşine gibi basit bir oyunla başlayacak bu süreç zamanla imkanların daha sistemli paylaşılmasıyla desteklenmelidir. Aksi takdirde rekabete sürüklenen, bencil tutum ve davranışları ödüllendirilen  çocukların büyüdükçe paylaşımdan uzak bireyler olması kaçınılmaz olacaktır. Çocuğa kazandırılacak empati duygusu paylaşma duygusunun da gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Özellikle 3 yaşla birlikte çocukta sosyal ilişkilerde paylaşma kavramı daha fazla önem ve anlam kazanır. Sahip olduğu bir nesneyi çocuğun paylaşmaması normal bir davranıştır. Çocuğun paylaşma konusunda zorlanması ilişkide olduğu yaşıtı ya da yetişkine karşı olumsuz duygular ve davranışlar sergilemesine neden olabilir. Katı ve sert müdahaleler yerine daha eğitici, sabırlı ve dengeli müdahalelerle paylaşma davranışı kazandırılmaya çalışılmalıdır.

Paylaşma ile hakkın gasp edilmesi birbiriyle karıştırılmaması gereken önemli kavramlardır. Çocuğa ait olan bir nesnenin onun rızası olmadan ondan alınması ya da başkasına verilmesi o çocuğu da hakkı olmayanı izinsiz alma ya da gasp davranışına sürükleyebilir. Bu konuda dikkatli olunmalı ve iki kavram arasındaki ayrım gözden kaçırılmamalıdır.

Sahip olunan bir yiyecek veya nesne çocuğa verilirken özellikle paylaşma kavramı kullanılmalı, paylaşma kavramının çocuğun zihin ve gönül dünyasında yer etmesine katkı sağlanmalıdır. Değiş-tokuş oyunları, aynı nesneden iki tane alınması ve paylaşmasının istenmesi, çok olan bir şeyin pay edilerek paylaşmasının istenmesi, sırayla kullanma oyunu bu konuda uygulanabilecek aktivitelerden bazılarıdır.

Evrensel, milli ve manevi değerler çocuğun yaşına uygun araç ve yöntemlerle çocuğa kazandırılmalı ve çocuğun içten gelerek paylaşım davranışını sergilemesi için çaba sarf edilmelidir. Bu davranışları çocuk sergiledikçe ödül ve takdirlerle paylaşım davranışı yerleştirilmeye çalışılmalıdır. Çocuk başta ödül ve takdir için paylaşmayı tercih edecekken zamanla ve büyüdükçe daha doğal olumlu tepkiler verecektir. Unutulmaması gereken, her konuda olduğu gibi paylaşma davranışının kazandırılması konusunda da sabırlı olunması gerektiğidir.

          Mahmut Aydın

Uzman Psikolojik Danışman