Kardeş kıskançlığı-1 yazımda anne-babaların en çok şikayet ettiği konulardan birinin de kardeş kıskançlığı olduğunu belirtmiş ve bu konunun onları çoğu zaman çaresizliğe sürüklediğinden bahsetmiştim. Daha sonra kardeşlik psikolojisinin basit yapı olmadığını ve bunun için bütüncül bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu vurgulamıştım. Kardeş kıskançlığının olağan olduğundan bahisle; bu konudaki somut tavsiye, öneri ve yapılabilecekleri bir sonraki yazımda ele almaya çalışacağımı belirtip yazımı bitirmiştim. Bu yazımda kaldığım yerden devam edeceğim.
Anne-babaların bilmesi gereken ilk ve belki de en önemli gerçek, kıskançlık duygusunun hemen hemen her kardeş ilişkisinde yaşandığı gerçeğidir. Bu kabul; kardeşler ve onların arasında yaşanan rekabet, anlaşmazlık, çekişme ve kavgalara anne-babaların bakışını ve yaklaşımını revize etmelerine katkı sağlayacaktır. Anne-babalardaki kaygı, korku, kızgınlık, üzüntü ve kontrol çabası onları kardeşler arasında çoğu zaman gereksiz müdahalelere sürükler. Doğal akışında sorun yaşaması ve bunlara çözümler üretmesi beklenen kardeşler aceleci ve gereksiz bu dış müdahalelerle bunu başaramazlar. Oysaki bu çatışma ve rekabet durumları kardeşler için risklerle birlikte fırsatlar barındırır. Ailelerin gerektiğinde ve yeterince müdahaleler sergilemesi kardeşlerin kişisel ve ilişkisel gelişim fırsatlarını kaçırmalarını engeller.
Anne-babaların kardeşleri benzer değil farklı bireyler kabul etmesi; onlara yönelik farklı beklentiler içinde olmasını da beraberinde getirir. Kardeş de olsa her birey biriciktir ve farklı bir ruh dünyasına sahiptir. Bu gerçekten hareketle kardeşler arasında kıyaslamalardan kaçınmak aralarındaki doğal rekabet, kıskançlık, kısmen haset duygularının da körüklenmesini engeller. Aslında kardeşler arasında sorun olarak nitelenen kıskançlık olgusu biraz da dış faktörlerden –ki anne baba en temel figürlerdir- kaynaklanır. Bu anlamda anne-babaların kardeşleri kıyaslamaktan kaçınması sorunun çözümünde çok etkili olacaktır.
Çocuklar anne-babalar için ortaya koydukları ürünlerdir. Terbiye ettikleri, yetiştirdikleri ve yüzlerini ağartan ya da karartan bireyler olarak görülürler. Bu algı, anne-babaların konuyu gereğinden çok kişiselleştirmelerine ve buna dayalı olarak işlevsel olmayan müdahalelere girmesine neden olabilir. Bu durum kardeşler arasındaki sorun ve çözüm sürecini doğal akışından uzaklaştırabilmektedir. Sorunun birinci sorumluları anne-babalar değil kardeşlerdir. Çözümü de bulma sorumluluğu öncelikli olarak kardeşlerdedir. Çocuklar gerek duyar ve talep ederlerse anne-babalar yapıcı, işlevsel ve onarıcı müdahalelerde bulunmalıdırlar. Böylece uzun bir süre devam eden ve edecek olan anne-babalık rolleri yorucu, tüketici ve çaresizliğin yoğun yaşandığı roller olmaktan çıkacaktır. Anne-babaların buna ihtiyacı da azımsanmayacak kadar çoktur. Nitekim zaten zor, yıpratıcı ve ağır bir yük olan anne-babalık ne kadar hafifletilebilirse çocuklar açısından da daha yararlı, verimli ve doyurucu olur. Tükenmiş anne-babaların kendilerine faydaları olmayacağı gibi çocuklarına da olmayacaktır.
Anne-babaların yapmaması gereken en önemli hata, taraf tutmaları olacaktır. Bir çocuğun kardeşiyle anne-babası arasındaki koalisyon algısı kendisini anne-babasına kapatmasına neden olabileceği gibi, rekabet duygusuna dayalı olarak kardeşine karşı hıncını ve öfkesini arttıracaktır. Bu durum çözüme katkı sağlamayacağı gibi sorunun büyümesine de neden olacaktır.
Kardeşler arasında sağlıklı ilişkiler kurulması bazen sabır ve zamanı gerektirir. Kanlı bıçaklı olup da evlilik, iş ve okuma gibi sebeplerle zorunlu ayrılıklara maruz kalan birçok kardeşin harika ilişkiler kurabildikleri herkesin gözlemlediği vakalardandır. Bazen bin nasihat yerine yaşanacak bir musibet daha onarıcı ve iyileştirici olabilmektedir. Anne-babaların kardeşler arasındaki sorun ve aksaklıklara müdahale konusunda son derece cimri davranması ve gerekmedikçe müdahalelerden uzak durmayı tercih etmesi daha isabetli olacaktır.
Evde sorunlar yaşayan kardeşlerin dış tehlikeler karşısında uzlaşmacı ve tek vücut olduğu da çok gözlenen vakalardandır. Kol kırılır yen içinde kalır prensibiyle hareket eden kardeşleri aile dışı sorunlar zamanla birbirlerine yaklaştırabilecektir. Bu konuda anne-babaların uzlaştırıcı, model tarzda hareket etmesi de çok önemlidir. Ailelerin yaşadığı zorlukların fırsata dönüştürülerek ilişkiler için birer harç olarak kullanılması akıllıca olacaktır. Bu konuda çocukların düşünce ve duygularının tek tek ve dikkatle hesaba katılması çok yerinde olacaktır.
Çocuklar bazen kendilerini özel hissetmek isterler. Anne-babalar ise her şeyi aile olarak ve birlikte yapmayı tercih ederler. Bu da farklı istek ve beklentilerin karşılanmamasına ve buna dayalı çatışma ve krizlerin çıkmasına neden olur. Anne-babaların farklı çocuklarıyla farklı zamanlarda alternatif aktiviteler planlayıp uygulaması sanılanın aksine çok işlevseldir. Bu konuda dikkat edilmesi gereken husus ise bu planlamanın kardeşler arasında adilane ve eşit yapılmasıdır. Aksi takdirde farklı sorunlara neden olabilir.
Kardeş olan herkes mutlaka harika ilişkiler kurmak zorunda değildir. Bu gerçeklik anne-babalar tarafından göz ardı edilmemelidir. Farklı hobiler, istekler, beklentiler, zevkler, meraklar, ilgiler, yetenekler, değerler kardeşler arasında son derece doğaldır ve aslında bu çok kıymetlidir. Anne-babalar ise zihinlerinde oluşturdukları kalıplara bütün çocuklarını uydurmaya çalışabilmektedirler. Bu anne-babaları yoracağı gibi kardeşleri kişisel ve ilişkisel anlamda da yoracaktır. Bu yorgunluk kardeşler arasında sorunların yaşanmasına temel teşkil edebilecektir. Anne-babaların zihinlerindeki şablona göre değil çocukların yapılarına uygun çocuklar yetiştirme gayretinde olması da kardeş ilişkilerine olumlu yansıyacaktır.
Kardeşlerin zihninde belki de en zor tesis edilebilecek duygu hakkaniyet duygusudur. Çok zor olsa da anne-babaların bu konuda ellerinden gelenin en iyisini yapma çabası çok değerlidir. Önceki yazımda bahsettiğim pastanın paylaşımı konusunda kardeşlerin yüreğinin tatmin edilmesi ilişkilerinin de seyrini belirleyecektir. Anne-babaların bu konuda dikkat etmesi ve yüreklerini ara ara sorgulaması çok yararlı olacaktır.
Son olarak anne-babalar arasındaki ilişkinin de kardeş ilişkisini doğrudan etkileyeceğini vurgulamak istiyorum. Sağlıklı ilişkiler kuramayan karı-kocaların bu sorunları model oldukları çocuklara da yansıttıklarını birçok aile terapisi sürecinde gözlemleme durumunda oldum. Çocuk merkezli getirilen sorunların yaptığımız görüşme ve değerlendirme sonucunda aslında anne-baba kaynaklı olduğunu hep birlikte tespit etme fırsatı bulduk. Karı-kocalıktaki sorunların anne-babalık üzerinden çocuklara yansıtılmasından kaçınılması da kardeş ilişkilerini olumlu anlamda etkileyecektir.
Bütün bu bilgiler eşikliğinde dengesini kaybeden ilişkilerin kendi başına denge durumuna gelememesi ya da sürekli zorlanması durumunda bir uzman desteğine başvurmasının da yaralı olacağını vurgulamak isterim. Bu kardeşler arasındaki ilişki için olabileceği gibi, karı-koca ilişkisi ya da anne-baba ile evlat arasındaki ilişki için de söz konusudur. Sonuçta her şey daha huzurlu bir yaşam için değil mi?!
Mahmut Aydın